top of page

Ege Ebcin, Keşif Tutkunu takipçilerine Londra'ya nasıl yerleştiğini, ilk zamanlarda yapılması gerekenleri ve dikkat edilmesi gereken konular hakkında değerli bilgiler paylaştı.


Birçok kişinin aksine bazı şeylerden kaçmak için değil, hayallerimi gerçekleştirmek için yerleştim Londra’ya. Üniversite yıllarımdan beri yurt dışında yaşamayı, deneyimlemeyi hayal ediyordum. Aklımda hep 1-2 sene kalıp geri dönmek vardı. Yurt dışı seyahatlerimin de etkisiyle daha uzun süre yurt dışında yaşamayı istemeye başladım derken, Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılmasıyla sona eren Ankara Anlaşması ile Londra’ya taşındım. Uzaktan bakıldığında yurt dışında yaşamak her açıdan toz pembe gözüküyor; ancak yaşamaya başlayınca insan bazı güzelliklere kavuştuğu gibi birçok zorlukla da karşı karşıya kalıyor.


Ev Bulmak : En zorlandığım kısım diye.bilirim. Ev dediğime de bakmayın, oda bakıyorsunuz yurt dışına ilk taşındığınızda. Bizdeki gibi büyük odaları da unutmanız gerekiyor. Daha minimal bir ev yaşamı sizi bekliyor. Birbirine bağlı düğümler burada başlıyor; oda tutmak için banka hesabına, banka hesabı aça.bilmeniz için ev adresine ihtiyacınız var. Bunu çözdüğünüzde bile beğendiğiniz odayı hemen parasını ödeyip tutamıyor.sunuz. Önce ev sahibinin, ardından o evde sizinle yaşayacak kişilerin sizi onay.laması gerekiyor. Kaç kere oda tuttuğumu sanıp da tutamadım, sayamadım! :)


İş : Vize türüm sebebiyle İngiltere’de tüm dünyayla çalışabileceğim Halkla İlişkiler, Organizasyon, Dijital Pazarlama ve Influencer Marketing üzerine hizmet verdiğim bir şirketim var. Londra’nın sanatla bütünleşmiş bir şehir olmasından ötürü bu tip işlerin kolay yürü.düğünü sanabilirsiniz. Ancak eğlence sektörünün büyüklüğü, rekabeti ve birçok zorluğu da beraberinde getiri.yor. Neyse ki bu konuda tecrübeli olmam ve doğru insanlarla çalış.mam hızlıca sektöre adapte olmamı sağladı.


İnsanlar : Londra, sizi tanımasa bile “bugün harika görünüyorsun”, “üzerindeki sana çok yakışmış” diyen, gülümseyen insanlarla dolu! Türkiye’de zenginlik göstergesi markalar iken, Londra’da kibarlık. İlk başlarda kendinizi bir tür ütopyada gibi hissetseniz de burası gerçek dünya. :) Zamanla sizin de en çok kullandığınız kelimeler “yes, please”, “no, thank you”, “sorry” oluyor.


Doğa : Londra’da en sevdiğim şeylerden biri kesinlikle doğası! Adım başı bizim için orman büyüklüğünde olan parklar var. Kelimenin tam anlamıyla yeşile doyuyorsunuz!


Hava: Bu konunun ben fazlasıyla abartıldığını düşünüyorum. Evet gün içerisinde birkaç mevsimi birden yaşadığımız günler var. Ama ne yazık ki küresel ısın.manın da etkisiyle bahsedildiği kadar kasvetli, sürekli yağmurun yağdığı bir havası yok. Hatta kışın hava dörtte karardığında bile, karanlık gibi hissettirmiyor.


Irkçılık: Ülkenin büyük bir kısmı göçmen olduğu için bir saniye bile ırkçılığa maruz kalmıyorsunuz ki ülke bu konuda çok ama çok hassas.


Sağlık Sistemi: Burada “General Practitioner” adında Türkiye’deki aile hekimliğine benzer bir sistem var. Herhangi bir rahatsızlığınız olduğunda ilk önce GP ile görüşüyorsunuz. Ardından hekiminiz gerekli görürse sizi hastaneye yönlendiriyor. Benim şimdiye kadar hiç ihtiyacım olmadı (nazar etmeyelim). Hastaneye acilden bile gitseniz 5 saate kadar beklediğiniz durumlar oluyormuş. Bunun da çözümü var. Ben geldiğim.den beri bile birçok Türk özel klinik açıldı; ama oldukça pahalılar.


Özlem: Sevdiklerinizden uzakta olmanın tarifi yok. Telafisi de yok. Bu noktada da ‘akıllı telefonlar iyi ki var’ diyor insan! En zor günleri geride bıraktığımı düşünüyorum. Şimdi güzel günler görme zamanı! Bu satırları okuyan güzel insanlar, size mini bir hatırlatma yapmak isterim. Hayattaki en güzel şey hayal kurmak. Kurduğunuz hayalleri gerçekleştirmek ise paha biçilemez! Hayalime ortak olmak isterseniz Instagram ve YouTube’dan beni takip edebilirsiniz. Hayal kurmaktan ve hayallerinizin peşinden koşmaktan asla vazgeçmeyin! :)


Yazarımız Ege Ebcin'i daha yakından tanımak istersen, @ebcinege instagram hesabını takip edebilirsin.

bottom of page